26 Mart 2009 Perşembe

Çıplak Can

Mümkünse hep çıplak gezelim, hiç giyinmeyelim, hep soyunalım.
Dışarı çıkarken mont falan sakın giymeyelim, her giyinişte mutlaka bağırıp çağıralım.
-Şapkaya hayır dememeye başladı bu arada, hayret!-
Sonra, anne alt açtığında tekrar bağlamasın, üstü kaval altı şişhane takılalım.
Bir de, tişört, body falan kirlendiğinde anne onları çıkarsın, ama başka şey giydirmesin.

Son Havadisler



Bu haftanın en önemli havadisi tabii ki, Can'ın henüz teyzesinin karnındaki kuzeninin cinsiyetini öğrenmemiz oldu: Erkek ! Yaşasın !

Ben son derece bencil bir şekilde erkek olmasını istiyordum yeğenimin, Can'la daha yakın olurlar diye. Beraber takılırlar, basketbol-futbol oynarlar, boğuşurlar, ilerde alemlere akarlar falan diye... Kız olursa da bunlar pekala mümkün ama, ne bileyim, daha iyi oldu bence.

Dolayısıyla pek mesudum bu konuda. Can'la aralarında sadece 20 ay olacak, minik yeğenim 1 yaşındayken Can daha 3ünü bile doldurmamış olacak. Ne güzel... Salkım şimdi 18. Haftanın içinde. Ailenin en miniği Ağustos sonunda dünyaya gelecek inşallah.

Sonra efendim, Can dün Arfish'te balık sıramızı beklerken, çok net ve anlaşılır bir şekilde 'Baba geldi' dedi. Can'ım cümle kalıbı olarak bunu çok benimsedi: Daha önce de cümle kurmak adına hep 'baba geldi' diyordu, ama bu kadar süperini ilk defa dün söyledi. Arfish çalışanlarının tezahüratı eşliğinde ben yine duygusal anneyi canlandırdım.

Geçen hafta sonu havanın ne kadar soğuk olduğunu belki anımsarsınız. Cenk'in yokluğunda (iki gece üstüste şirkette sabahlamak zorunda kaldı da) animasyon olarak bu sefer de Koşuyolu Parkı'na gidelim dedik. Can'ı sıkı sıkı giydirip parka yollandık. Can epey eğlendi. Ama 1 saatin sonunda ellerimiz hissetmemeye başlayınca evimize sığındık. Fotoğrafta Can'ı, sayısını hatırlamadığım kerelerden birinde, parktaki tren tünelinden geçerken görebilirsiniz.

Tarçınlı yeşil çay da pek leziz oluyormuş, tavsiye...

20 Mart 2009 Cuma

This is Goop!

Gwyneth Paltrow, bir süre önce bir web sayfası hazırlayarak yayına başlamış. Ben de azıcık takip ediyorum. Sitede yemek tarifleri, zaman geçirmeyi sevdiği yerler, insanlar, favori filmler gibi konu başlıkları var. Hoş bence, samimi bir dille yazılmış.
Vaktiniz olursa bakınız, belki siz de beğenirsiniz.
http://goop.com/

16 Mart 2009 Pazartesi

Sütlacım, muhallebim, un kurabiyem benim...


Banyoda sıcak su ve güzel kokulu şampuanlarla bir güzel yumuşayan küçük insan Can, babası onu giydirirken baby tv'ye dalmış, sakin sakin yatıyor yerde.

Birazdan babası onu kurulayacak, giydirecek, sonra annesi gelecek ve saçlarını tülbentle kurutacak, kulaklarını temizleyecek, üzerine süveterini geçirecek üşümesin diye.

Bu oğlanı yemeli mi, ısırmalı mı, koklamalı mı, ne yapmalı?

13 Mart 2009 Cuma

Son anda gözüme takıldı, öylesine...

Kocakarı soğuklarına inat



Atlas'ın 2009 ajandasından öğrendiğim kadarıyla bu bıktıran soğukların adı Kocakarı Soğukları'ymış. Dünkü fırtınanın adı Husum Fırtınası. Hatta bu cumartesi Kocakarı Fırtınası var, ona göre, söylemedi demeyin.

Pazartesi gecesi sona kalan sağ alt azısının ateşini yükseltmesiyle, Can da milli oldu: Ateş olayı ne menem bir şeymiş, insanı tatlı uykusundan nasıl uyandırırmış, gece bir yarısı anneyle baba ağzına nasıl şurup tıkıştırırmış görmüş oldu. Neyse ki arkası gelmedi ateşin, ama iştahsızlığımız devam ediyor.

Herneyse, her gün park-bahçenin tozunu attırmaya alışık oğluş sıkılınca, yine sokaklara vurduk kendimizi. Neyse ki bugün teyzemiz hep bizimleydi de güzelce oynadık, hasret giderdik. Parka çıkınca da dondurucu soğuğa rağmen birazcık vakit geçirelim dedik. Bu arada, bizim ev Acıbadem'de olduğu için, normalden biraz daha serince olabiliyor. Yaz mevsiminde kurtarıcı olan bu micro-climat, kışın tatsız olabiliyor.

İşte Can'ın taze taze park-bahçe fotoğrafları... Arabasını itmeye bayılıyor artık küçük afacan.

Güya bu aralar leyleklerle kırlangıçlar gelecekti, gören oldu mu?

12 Mart 2009 Perşembe

Bahar Yorgunu Kedicik


Can'la pencereden bahçeye bakıyoruz, sitede yaşayan hayvanları sayıyoruz: Kuşlaaar, kedileeer, köpekleeer, karıncalaaar, salyangozlaaar, solucanlaaaar, kirpileeer, ...

Bu tatlı kedicik günlerdir çam ağacının altında uyuyor.
Bakın, top gibi bir noktacık. Arada sırada kalkıp geriniyor, biraz dolanıp tekrar şekerlemeye dalıyor.

Bahar yorgunluğundan herhalde...

Not: Bu hafta leylekler gelecek, gökyüzüne daha dikkatli bakmak lazım.

Gün Batımı


Dün akşam işte böyle battı güneş. Bu kadar kırmızı değildi ama, en az bu kadar etkileyiciydi.
Dijital hilelerle hafif kızıllaşıverdi.
Can gece olayını, akşam olunca karanlık olduğunu, babanın eve geldiğini, herkesin evine gittiğini, daha sonra da bütün oyuncaklarının, televizyonun, annenin, babanın, büyükanne ve babaların, teyzenin, eniştenin, dayının, kısacası tanıdığı herkesin uykusunun geldiğini biliyor artık... Gece gözlerimizi kapatıyor uyuyoruz, sabah gözlerimizi açıp uyanıyoruz Can, değil mi oğlum?

Gastronomik Keşifler

Çikolatayı keşfetmiş bulunmaktayız.

Bu karşı konulmaz lezzeti bir kez tadınca, hep devamını istiyoruz tabii ki.
2-3 hafta önce bir mini toblerone paketini, Can'ın kapsama alanında bir yere kaldırmıştım.
Sürekli oraya gidip çikolata istiyordu. 1-2 tane yedi, sonra paket 'esrarengiz' bir şekilde ortadan kayboluverdi...

Ama küçük bünye bu tadı aldı tabii, kim tutar onu?
Hala gidip olmayan paketi soruyor bana. Ben de, klasik 'dikkatini başka bir şeye çekme' yöntemiyle onu olay yerinden uzaklaştırıyorum.

Ama geçen hafta sonu arkadaşlarımız Tülin ve Kayhan'da kahvaltıdayken, evin küçük oğlu Çınar'ın çikolatalarını kaşla göz arasında götürüverdi Can.
Ne diyelim, afiyet olsun oğlum:-)

5 Mart 2009 Perşembe

Erkekim benim !


Öyle herşeye gülmem, ben erkek bebeğim.
Sululuktan hoşlanmam, ciddiyeti severim.
Büyümek ciddi bir iş, yapacak çok şey var.
Kahkaha atmak için yer var, zaman var.

Dişişleri Bakanlığı'ndan açıklama


Bu dişişleri hiç bitmiyor. 4 buçuk aylıkken başladı, önce 8 tane çıkarttık. Bitti mi? Hayır...

Köpek dişleri diye birşey varmış, çıkması çok zormuş. Hele bir de annemin birinci azılar dedikleri var. Öncekiler gibi küçük de değil, kocaman kocaman bunlar.

Dişlerim çıkarken burnum tıkanıyor. Bizimkiler diyor ki, gece uyurken horluyormuşum burnum tıkanınca. Küçücük bebek horlar mı demeyin, oluyo işte.

Neyse, bu dediğim yeni dişlerden bu aralar bir sürü çıktı, şimdi galiba 15 tane dişim var. Sol atta bir tane azı kaldı.. Bugünlerde onunla uğraşıyorum. Annem fotoğrafımı çekti uğraşırken.

Ağzımı açıp anneme göstermediğimden o da tam bilmiyor çıktı mı çıkmadı mı bu sonuncusu... Beni gıdıklayıp güldürürken ağzımdan içine bakmaya çalışıyor, sanıyor ki ben farkında değilim :-)

Üfff, bıktım valla bu dişişlerinden. Üstelik daha tam bitmemiş. Bir de ikinci azılar varmış, allahtan onlar sonra çıkıcakmış, ben biraz daha büyüyünce. Onlar da çıkınca süt dişlerim biticekmiş. Büyümek ne zor iş ya...