20 Ağustos 2010 Cuma

Alp artık resmen emekliyor !

Bu bir duyuru: Miniğimiz Alp son bir haftadır, kelimenin tam anlamıyla emeklemeye başladı. Her geçen gün daha bir hızlanıyor. Evi kendi cumhuriyetinin toprakları olarak ilan etti. Topraklarını giderek genişletiyor. Şimdilik salon, mutfak, çalışma odası, antre ve koridoru işgal etti. Ama gözü diğer odalarda. En büyük meşguliyeti ise Can'ın peşinde dolanmak. Bu Can için pek hoş olmasa da Alp hep dibinde:-) Şöyle diyaloglar geçiyor aramızda:

- Anneee, Alp benim arabamı alıp yemeye çalışıyor.
- Cancım, Alp'e başka bir oyuncak ver, onunla oynasın, tamam mı?
- Ama anne Alp yine geliyor! Ben tek başıma oynamak istiyorum.
- Cancım, o senin kardeşin, beraber oynamalısınız.
- Ama anne, bu araba Alp'e uygun bir oyuncak değil (Burada bizden duyduğunu bize satıyor numaracı).
- Tamam Cancım, o zaman istersen odana gidip orada tek başına oynayabilirsin.
.......

İşte böyle, günler geçiyor, çocuklar büyüyor. Sanırım daha önce yazdım ama, ne olursa olsun, onları yanyana görmek en büyük mutluluğumuz.

Şimdi okullu olduk, sınıfları doldurduk...

İşte beklenen zaman geldi ve Can yuvaya başladı. Buna inanmak zor olsa da, küçük oğlumuz biraz olsun büyüdü ve çantasını sırtına takıp okulunun yolunu tuttu...

Bugün 5. gün. Pazartesi, ilk günün heyecanıyla okulun kapısına kadar geldik. Ama iş onu bırakmaya varınca musluklar açılıverdi. Salıdan başlayarak ise, önce epeyce zor, sonraysa minik adımlarla da olsa, giderek kolaylaşan bir şekilde Cumayı bulduk. Bu sabah kapıda, 'hoşçakal oğlum' diyene kadar hiç ağlamadı. Ama veda öpücüğümü verince, o küçük ağzını büzerek, ağlama öncesi yüz ifadesini takındı, benim de içim parçalandı... Ama çare yok: Çabucak alışması için kararlı olduğumu hissetmesi gerek. Neyse ki öğretmeni bugün suluboya yapacaklarını söyleyince tav oldu da, ağlamaktan caydı.

Tatlı oğlum henüz 3 yaşında bile değil: 2.5 yaşından 2 ay aldı. Can'a çaktırmasam da, onu okula bırakmak bana da zor geliyor. Ama gerek ruh sağlığım ve doktora tezinin iyiliği, gerekse onun sosyalleşmesi, kendine güveninin artması ve yeni ufuklara yelken açması için okul şart.

Can, kardeşinin doğumuyla almaya başladığı 'hayat derslerine' okula başlamasıyla devam ediyor.

3 Ağustos 2010 Salı

Dişişleri Bakanlığı'ndan Açıklama



Daha 5 aylık bile değilken 1 gün arayla alt 2 dişini çıkaran Alp, sonra kendini nadasa bırakmıştı. Doktorumuzun her kontrolde 'bu ay çıkar' dediği üst dişler şiştikçe şişti, ama bir türlü patlamadı.
Nihayet, geçen hafta, yani 8 aylık olduğunda, yani tam 3 ay sonra, üst 4 dişini birden çıkarmaya karar verdi küçük bünye... Biraz zor oldu haliyle... Dün iki kez Calpol vermek zorunda kaldım. Nasıl huzursuzdu anlatamam. Üçü patladı, sadece sol ön diş kaldı. Onu da bugün, yarın bekliyoruz...

Emekleme çalışmalarımız da hız kazandı. Bir şekilde isgtediği her yere gidiyor, ama klasik emekleme pozisyonunda değil. Dizlerini çekip popoyu arkaya öne sallama gibi tuhaf hareketler yapıyor. Yatarken oturma pozisyonuna geçiyor. Emekler gibi yapıp bir dizini çekip sonra kendini yine yerlere atıyor lapacı:-)

Mavileri yıkamıştım da :-)

Can 1 - Bez 0


Tatlı kuzum Can, son derece başarılı bir şekilde çiş-kaka olayını çözdü değerli blog okuyucuları... Ben de mutlu ve gururlu bir anne olarak hislerimi paylaşmak istedim. Artık ne gündüz, ne de gece bez takmıyoruz. Nadiren 'kaza' oluyor. Eh, o da olacak o kadar diyoruz.
Bu arada, bize portatif tuvaleti tavsiye eden sevgili arkadaşlarımız Jülide ve Derya'ya buradan teşekkürlerimi iletiyorum. Gerçekten süper bir icatmış. Temiz tuvalet arama derdi yok, aman çocuk altına kaçırmasın diye sokaklarda koşturma derdi yok. Atıyoruz çantaya, rahat rahat geziyoruz.

Bu arada, dün Can'ı okuluyla tanıştırmak ve ne zaman başlayacağını, neler gerektiğini vs öğrenmek için ikimiz okuluna gittik. Can deli oldu, mümkünse yarın falan başlamak istiyor. Bu heves sönmez inşallah diye umut ediyoruz. İki hafta sonra alışması babında gitmeye başlayacak. Böylece Eylül ayında adaptasyon süreci tamamlanmış olacak. Zaten usul böyleymiş. İlk defa yuvaya başlayacak çocuklar, Ağustos ortasınsa ısınma turlarına başlıyormuş. Can'a küçük bir sırt çantası alacağız. İnanamıyorum okul çağına geldiğine. Dün okulda neredeyse ağlayacaktım.

Kurabiye zamanı


Can'la kurabiye, kek, poğaça yapmak ikimizin de rutin eğlencelerinden. Çocuklar mutfakta zaman geçirmeyi seviyorlar sanırım. Ben de seviyorum, o yüzden 'bugün ne yapsak da hem aktivite olsa, hem de zaman geçirsek?' sorusuna en iyi cevaplardan biri, kolları sıvayıp, beraberce mutfağa girmek. Cuma günü de Ikea kalıplarımızla kurabiye yaptık yine. Eğer size de bana olduğu gibi, ayıcık, yıldız, kalp gibi şekillerden 'böö' geldiyse, kirpi, salyangoz, sincap gibi 'değişik' hayvanlar var. Aslında üşenmeyip kurabiyelerin üzerlerini, renkli gıda hamurlarıyla ya da boyalarıyla süslemek lazım. Geçen gün Carrefour'da, Piyale'nin kurabiye süsleme şeylerini gördüm. En kısa zamanda edineceğim. Çaya bekleriz...

Su kuşu Can