7 Nisan 2011 Perşembe

Neler oluyor hayatta?

Uzun bir aradan sonra, malum olduğu üzere, nihayet yeni bir kayıt oluşturabiliyoruz değerli blog okuyucuları...

Baharın gelmesini beklediğimiz bu günlerde, tatlı oğullarımız neler mi yapıyorlar?

Bir hayli ağır atlattığımız, ama neyse ki hastanelik olmadığımız, kusmalı-ishalli virütik enfeksiyondan sonra, geçen hafta normal hayatımıza döndük. Can tıpış tıpış okuluna, Alp de klasik günlük faaliyetlerine döndü. Bu gelişmelerin sonucunda da ben  nihayet ufaktan ufaktan çalışmaya başlayabildim.

Can'ın keyfi yerinde, bu çizgi film senin, şu tiyatro benim, bu parti senin takılmakta... Salı günü sinemaya gittiler, çarşamba günü ise 'şapka partisi' vardı. Okulda yeni şarkılar öğreniyor, aklına eserse bizimle paylaşıyor. Geçen gün
'5 küçük şişe sallanıyor,
içlerinden biri, pat düştü yere,
kaldı geriye, kaç küçük şişe?' diye başlayıp sıfır küçük şişeye kadar devam eden şarkısını söyledi...

Bayılıyoruz tabii, o kadar tatlı oluyor ki söylerken, mimikleri, sesindeki iniş-çıkışlar, yükselip alçalmalar... Tam bir sahne kuşu... Bir ara da bizim de çocukluğumuzda söylediğimiz
 'Kestane gürgen palamut,


altı yaprak üstü bulut' şarkısını mırıldanıyordu. Ah, bir de mantarlı bir şarkı söyledi geçen gün, ama onu tam anlayamadım.

Birkaç hafta önce de
'Köpek uçmak istemiş, bir gün kargaya gitmiş,
karga ona anlatmış, bizimki de inanmış,
tırmanmış koşa koşa, balkonun kenarına,
açmış bacaklarını, dikmiş kulaklarını,
atmış kendini yere, hav hav hav.....' diye bir şarkı söylüyordu, hareketleriyle falan, bayıldık, bayıldık...

Alp'e gelince, ortalıkta koşturup kendi kendine konuşmaya devam ediyor. Ama artık bayağı çok sözcük kullanıyor. Dünden beri son keşfimiz 'pekka'... Bu ne demek biliyor musunuz? Ketçap :-)))
Sanırım bu yaz çat-pat konuşmaya başlayacak. Zaten derdini çok rahatlıkla anlatıyor. Bizim konuşmalarımızı da epeyce anlıyor. Odana gidip bezlerinden bir tane getirir misin, diye soruyorum, gidip getiriyor mesela.

Gece uykularımız, ikinci azılar hariç diş çıkarma faslının sona ermesiyle biraz düzene girdi. Artık 6-7 kez kalkmıyor Alpişkomuz. 3 kez civarı kalkıyor. Bu da bizim için önemli bir gelişme. Ama hala aynı odada yatamıyorlar, zira Alp gece uyanınca yüksek desibelle ağlıyor...

Bizi mutlu eden bir diğer gelişme de, Can'la Alp'in artık beraber oynamaya başlamaları. Akşamları, özellikle akşam yemeğinden sonra, salonda yakalamaç, saklambaç, top gibi basit oyunlar oynuyorlar. En büyük zevkleri de müzik eşliğinde daireler çizerek peşpeşe koşturmak...  

Havaların biraz ısınmaya başlamasıyla yeniden kararmaya başladı kozalak Alp. Kışın rengi açılmıştı, şimdi yine esmerleşti. Kapkara gözleri siyah zeytinler gibi parlıyor. Can ise iyice beyazladı, gözleri artık tam mavi değil, çakır oldu. İkisi de yavaş yavaş büyüyor, kilo alıyorlar, boyları uzuyor, çok şükür sağlıkları yerinde... Daha ne isteriz annesi-babası olarak? Hiçbir şey...