1 Haziran 2010 Salı

Burgazada Çıkartması...







Geçen cumartesi, babannemiz, sevgili dostlarımız Bayraktar ailesi ve onların arkadaşlarının da katılımıyla Burgazada'ya gidelim dedik. Can'ı bir gün öncesinden ada etkinlikleriyle ilgili bilgilendirmiştim. 'Vapura binelim, faytona binelim, fayton dokodok dokodok diye ses çıkarıyor anne' sözlerinden de anlaşılacağı gibi konuya hakim olmuştu.

İlk kopuş vapurda, daha doğrusu motorda oldu. Kayıktan hallice, Üsküdar-Beşiktaş motorları kıvamında bir deniz taşıtıyla gittik adaya. Ada vapuru olayı artık tarihte kalmış demek ki. Can tüm yol boyunca denizi izledi, bayıldı... Gelip geçen vapurlara el salladı, kah benim kah babasının yanında deniz havası aldı. Alpişim, her zamanki gibi, mutlu mutlu etrafı süzerek, herkese gülücük dağıtarak zaman geçirdi.

İskeleye varıp motordan indiğimizde de, Can, iskelenin önünde yolcu bekleyen faytonları görür görmez oraya koştu ve hemen binmek istedi. Faytona öldü, bitti diyebiliriz. Can değişik bir çocuk... Mutluluğunu çok fazla belli etmiyor, sevinince 'cool' bir moda giriyor. Hafif bir tebessüm, etrafı inceleyen meraklı gözler... İşte mutlu Can bu...

Fayton yolculuğumuz Kalpazankaya'da bitti. Can iner inmez, 'Anne, hadi şimdi geri dönelim' diyerek fayton aşkını belli etti. Aşırı sıcak ve kalabalık olmasına rağmen balık güzeldi, Can iyi vakit geçirdi. Alp, ben yemek yerken uyudu. Arkadaşlarımızla az da olsa sohbet edebildik. Küçük çocukları olan bir anne-baba başka ne ister haftasonundan?