16 Aralık 2013 Pazartesi

Evde mahsur kalınca

Merhaba,

Geçtiğimiz hafta hava beklendiği gibi epeyce soğudu ve Çarşamba sabahı bembeyaz  bir dünyaya uyandık. Can ve Alp'in sevincini görmeliydiniz: uyku sersemi halleriyle odalarında zıplamaya başladılar. Bir gün öncesinden tembihli olmalarına rağmen pek bir heyecanlandılar.

Okulların tatil edilmediğine şaşarak, ailecek hazırlandık ve dört astronot olarak arabamıza bindik. Tüm iyi niyetimizle önce Cenk'i işe bırakabileceğimize, sonra da 30 kilometre uzaktaki kampüse ulaşabileceğimize olan inancımız tamdı. Ama ne mümkün? Bırakın yola çıkmayı, arabayı 10 metre bile yürütemedik. Üçüncü denememiz de patinajlarla sonlanınca kaderimize boyun eğip, Can ve Alp'in sevinç çığlıkları eşliğinde eve doğru çark ettik...

Evde mahsur kalan Özgür ne yapar? Kendini mutfağa atar. Çocuklar diye seslendim kuzulara: 'Madem evde kaldık, bugünü abur-cubur günü ilan ediyorum!' Sonra da olanlar oldu...
Güne son derece sağlıksız şarküteri ürünleri olan sucuk ve sosisle başlayan anne ve iki oğlu, öğle yemeğini patlamış mısırla, öğleden sonrayı mis kokulu kakaolu kek ve sevgili komşum ve arkadaşım Sevil'in nefis poğaçalarıyla, akşam yemeğini de şimdi ne olduğunu hatırlayamadığım bir takım atıştırmalıklarla geçiştirdiler. Bu arada kartopu oynamayı ihmal etmedik. Kötü beslenmiş olsalar da bol bol oksijen aldılar laf aramızda. Neyse ki akşam yatmadan önce nefis sütlerini içirdim, bu son hareketle yırtmış oldum sorumsuz annelikten :-) Ah şimdi anımsadım, birer muz da yediler sahi.

İşte bizim zorunlu kar tatilimiz böyle geçti...



 
   

Hiç yorum yok: