20 Ağustos 2010 Cuma

Şimdi okullu olduk, sınıfları doldurduk...

İşte beklenen zaman geldi ve Can yuvaya başladı. Buna inanmak zor olsa da, küçük oğlumuz biraz olsun büyüdü ve çantasını sırtına takıp okulunun yolunu tuttu...

Bugün 5. gün. Pazartesi, ilk günün heyecanıyla okulun kapısına kadar geldik. Ama iş onu bırakmaya varınca musluklar açılıverdi. Salıdan başlayarak ise, önce epeyce zor, sonraysa minik adımlarla da olsa, giderek kolaylaşan bir şekilde Cumayı bulduk. Bu sabah kapıda, 'hoşçakal oğlum' diyene kadar hiç ağlamadı. Ama veda öpücüğümü verince, o küçük ağzını büzerek, ağlama öncesi yüz ifadesini takındı, benim de içim parçalandı... Ama çare yok: Çabucak alışması için kararlı olduğumu hissetmesi gerek. Neyse ki öğretmeni bugün suluboya yapacaklarını söyleyince tav oldu da, ağlamaktan caydı.

Tatlı oğlum henüz 3 yaşında bile değil: 2.5 yaşından 2 ay aldı. Can'a çaktırmasam da, onu okula bırakmak bana da zor geliyor. Ama gerek ruh sağlığım ve doktora tezinin iyiliği, gerekse onun sosyalleşmesi, kendine güveninin artması ve yeni ufuklara yelken açması için okul şart.

Can, kardeşinin doğumuyla almaya başladığı 'hayat derslerine' okula başlamasıyla devam ediyor.

Hiç yorum yok: