4 Şubat 2011 Cuma

Haftalık Rapor

Alpimiz ilk cümlesini kurdu değerli blog okuyucuları : 'Hav hav buuda'. Bunu 3 gün önce söyledi ama gerisi gelmedi, bakalım ne zaman şakımaya başlayacak. Bu arada, 14. ayını da devirdi velet, inanılır gibi değil.

Kendisi ayrıca, dün gece bir ilke imza atarak 03:00'e kadar uyanmadı !!! İnanamadık haliyle. Ben bir kere gidip kontrol ettim çocuk hasta mı, ateşlendi mi diye:-) Mışıl mışıl uyuyordu. 3'ten sonra 3 kere kalktı ama olsun, biz buna razıyız. Bakalım devam edecek mi bu durum, yoksa bir mucize olarak mı kalacak?

Can'a gelecek olursak, kafayı uzay-roket-uzay mekiği gibi çeşitlendirebileceğim şekilde 'fezaya' takmış durumda arkadaşlar, hem de fena halde... Doğumgünü için bizden uzay mekiği istemişti. Bir aydan fazladır, neredeyse sadece bu oyuncakla oynuyor. Kendisi oynadığı gibi, bizi de dahil ediyor. Dolayısıyla bize de fenalık gelmiş durumda :-) Evde sürekli bir geriye sayım ve kalkış, sonra Mars'a ya da Satürn'e iniş, inilen gezegenden toprak-taş örneklerini toplama ve bunları mekiğe yerleştirme, gezegenden kalkış ve nihayet dünyaya geri dönüş senaryosu tekrarlanıyor. Sonra bir de Wall-E uyarlamalarımız var: Eve dünyaya geliyor roketle, sonra beraber uzaya çıkıp Axiom'a gidiyorlar... Ha, bir de uzaya seyahat eden yolcular oyunumuz var.

Uzay merakımız oyunlarla sınırlı değil tabii ki: Dayanamayıp Can'a aldığım Tübitak uzay kitaplarını ailecek ezberlemiş durumdayız. Cenk de, ben de uzay yolculukları hakkında epey bilgi edinmiş durumdayız: Mesela siz, bir uzay mekiğinin dünyanın etrafında bir tur atmasının sadece 90 dakika sürdüğünü biliyor muydunuz? Ya da uzayda astronotların duş aldıktan sonra havada uçuşan su damlacıklarını bir vakum yardımıyla topladıklarını? Biz biliyoruz...

Bir de ahiret sualleri konusu var tabii ki: Anne, uzay mekiği kalkarken yanında durursam nerelerim yanar? Gökyüzünün yukarısında uzay var değil mi anne? vs, vs... Bir noktada bu merakı doyum noktasına ulaşacak herhalde.

Hiç yorum yok: